top of page

KUBADABAD SARAY KÜLLİYESİ KAZI ÇALIŞMALARINDA GÖL İÇİNDE YAPILAR KEŞFEDİLDİ!

Beyşehir Gölü’nün batı kıyısında yer alan Anadolu Selçuklulara ait Kubadabad Saray Külliyesi’nde, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izni ile Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Muharrem Çeken başkanlığındaki bir ekip ile gerçekleştirilen kazı çalışmalarının 2020 sezonu devam etmektir.

Türkiye’nin Kurucuları” Selçukluların yaşayış biçimini, sanat ve mimarlık ürünleri üzerinden aydınlatmayı amaçlayan “Kubadabad Saray Külliyesi Kazıları” aralıksız otuz dokuz yıldır sürmektedir. Saray Külliyesi, surla çevrili birbirine bağlantılı avlular içinde serbest düzende yerleştirilmiş köşkler ve hizmet binalarıyla Edirne ve Topkapı gibi Osmanlı saraylarının öncüsüdür. Alâeddin Keykubad zamanında inşa edilen Kubadabad, Büyük Saray ve Küçük Saray olarak adlandırılan merkez binalarının da içinde olduğu yirmi iki farklı yapı kalıntısının dışında, henüz toprak altında aydınlatılmayı bekleyen kalıntılarıyla büyük bir Selçuklu Saray Külliyesi olmasının yanı sıra aynı zamanda güney batısında yer alan ovaya doğru genişleyen bir şehir niteliğindedir.

Kazılar sonucunda ortaya çıkarılan ve toprak üstündeki kalıntılara göre; Birinci Avluda, dikdörtgen bina, iki hamamlı köşk ve avlunun orta kısmında henüz işlevleri anlaşılamayan yapılar yer alır. İkinci Avlu ise esas olarak Küçük Saray ve müştemilâtını kuşatır. Birinci avlunun kuzey ucunda, ikinci avluya sekili bir yolla bağlanan, nispeten küçük Üçüncü Avlunun büyük bölümünü Büyük Saray ve bitişiğindeki hamamı kaplar. Üçüncü Avlunun teras gibi düzenlenmiş kalan kısmında ise bazı mimari kalıntılar vardır. Bunların güneyinde Gürlevi denilen kaynağı da içine alacak biçimde oluşturulmuş Dördüncü Avlu, Toprak Tol adı verilen Prehistorik höyüğü içine alır. Dördüncü Avlunun güneyinde ise bir Av Köşkü (Şikârhane)ve av sahası (avlak) yer alır. Saray Külliyesi bir göl Kayıkhanesi/Tersanesi barındırması açısından çağdaşı örnekler arasında üniktir. Kubadabad’da kazılarla elde edilmiş sarayın dekorasyonuna ait muhteşem çini kaplamalar ve alçı dolaplar ile panolar; kullanım seramikleri ve cam eşyalar bugün Konya Karatay Medresesi Çini Eserler Müzesi’nde sergilenmektedir.

2020 sezonu programı, özellikle depoda bulunan etütlük eserlerin dijital ortama aktarılması ve kasaların QR kod sistemi ile tasnifi, yayın ve belgeleme çalışmaları ile geçici koruma, temizlik ve kazı çalışmaları şeklinde gerçekleştirilmektedir.

Bu yılki çalışmalar sırasında külliyenin güneydoğusundaki halk arasında “Gürlevi” denen suni göleti sınırlandıran duvarların göle doğru uzayan bağlantılarını bulmak, aynı zamanda “Kayıkhane” önünden göl içine uzanan duvarları tespit etmek amacıyla drone ile yapılan belgeleme çalışmaları sırasında göl kıyısından yaklaşık yüz metre açıkta ve iki metre derinlikte bina kalıntılarına rastlanılmıştır. Kubadabad sit sınırları içinde yer alan gölün temiz ve berrak suları altında biri dikdörtgen planlı büyük bir yapıya ait diğerleri kare ve dikdörtgen biçimli mekanlar şeklinde düzgünce sıralanmış yapı kalıntıları açıkça görülmektedir. Bu sene göldeki algil, kloro ve yosunların minimum seviyede oluşu göl tabanındaki izlerin net biçimde tespit edilmesine imkan vermiştir.

Ülkemizdeki birçok gölde görüldü,ğü gibi günümüzden 3500 yıl önce başlayıp M.S. 700’lerde giderek artan kuraklık eğiliminin Beyşehir Gölü’nü de etkilediği bilinmekle birlikte tarih içinde su seviyeleri hakkında net bilgilere sahip değiliz.

Günümüzde yaklaşık 1120 m rakımlı bugünkü göl seviyesinin çok daha altında bulunan bu yapıların ne olduğu ve inşa dönemi bu haliyle tespit edilememektedir. Hem Tarihi kaynaklarda hem de göl morfolojisine ilişkin bilgiler araştırılmakta olup, önümüzdeki yıl yapılması planlanan su altı çalışmaları ile birlikte şimdilik gizemini koruyan bu yapı kalıntıları aydınlatılmaya çalışılacaktır.




bottom of page